top of page

Başlıca Hadis Kaynakları

Ha­dis, İs­lam di­ni­nin Kur’an-ı Kerim’den son­ra ikin­ci te­mel kay­na­ğı­dır. Hz. Mu­ham­med (s.a.v.), İs­lam di­ni­ni teb­liğ et­me­ye baş­la­dı­ğı gün­den iti­ba­ren onun özel­lik­le din­le il­gi­li söz ve fi­il­le­ri Müs­lü­man­lar­ca dik­kat­li bir şe­kil­de iz­len­miş, öğ­re­nil­miş, uy­gu­lan­ma­ya ça­lı­şıl­mış ve ge­le­cek ku­şak­la­ra ak­ta­rıl­ma­sı için de ça­ba sarf edil­miş­tir.

        İs­lam dün­ya­sı ge­niş­le­dik­çe Müs­lü­man­lar ye­ni so­run­lar­la kar­şı­laş­ma­ya baş­la­dı­lar. Bu so­run­la­rın çö­zümün­de Hz. Pey­gam­ber­’in (s.a.v.) söz­le­ri ve uy­gu­la­ma­la­rı önem­li bir kay­nak oluş­tu­ru­yor­du. Bu ih­ti­yaç­tan do­la­yı ha­dis­le­ri öğ­ren­me ve yaz­ma fa­ali­ye­ti de art­tı. Hz. Pey­gam­be­r’in (s.a.v.) iz­niy­le baş­la­yan ha­dis­le­ri yaz­ma işi sa­ha­be dev­rin­de önem­li bir fa­ali­yet hâ­li­ne gel­di. Böy­le­ce ha­dis­le­rin ilk ya­zı­lı me­tin­le­ri oluş­ma­ya baş­la­dı. Da­ha son­ra­la­rı Ta­bi­in Dö­ne­mi’n­de söz­lü ve ya­zı­lı ola­rak nak­le­di­len ha­dis­le­ri bir ara­ya top­la­ma ça­ba­la­rı ile bir­lik­te ha­dis ya­zı­mı ve ri­va­yet ça­lış­ma­la­rı ar­ta­rak de­vam et­ti. Hic­ri II. as­rın baş­la­rın­da ha­dis ya­zı­mı yay­gın­laş­tı. Ha­dis­le­ri top­la­ma aşa­ma­sın­dan son­ra sı­nıf­lan­dır­ma aşa­ma­sı­na ge­çil­miş, ko­nu­la­rı­na gö­re ha­dis kay­nak­la­rı oluş­ma­ya baş­la­mış­tır.

Ha­dis ki­tap­la­rı­nın son şek­li­ni al­dı­ğı hic­ri III. asır­da (Mi­la­di 9. asır) bü­yük ha­dis âlim­le­ri ye­tiş­miş, bu âlim­ler da­ha ön­ce­ki ha­dis kay­nakla­rın­dan ve söz­lü ola­rak ken­di­le­ri­ne ula­şan ri­va­yet­le­ri se­çe­rek ha­dis eser­le­ri oluş­tur­muş­lar­dır. Bu eser­ler, Müs­lü­man­lar­ca en önem­li ha­dis kay­nak­la­rı ola­rak ka­bul edil­miş­tir. Bun­lar ara­sın­da Kü­tüb-i Sit­te, “al­tı hadis ki­tabı” adıy­la bi­li­nen ha­dis ki­tap­la­rı ta­nın­mış­tır. Bu al­tı ki­tap­ta ha­dis âlim­le­ri ken­di oluş­tur­duk­la­rı kri­ter­le­re gö­re gü­ve­ni­lir (sa­hih) ka­bul et­tik­le­ri ha­dis­le­ri ko­nu­la­rı­na gö­re sı­nıf­lan­dır­mış­lar­dır. Bu ki­tap­lar, ha­dis il­min­de önem sı­ra­sı­na gö­re Bu­ha­rî ile Müs­lim’in el-Ca­miu’s-Sa­hih ad­lı eser­le­ri ile Ebu Da­vud, Tir­mi­zî, Ne­saî ve İbn Ma­ce’nin Sü­nen ad­lı eserle­ri­dir.

Sa­hîh-i Bu­hârî : Bu­ha­rî adıy­la ta­nı­nan Mu­ham­med b. İs­ma­il ta­ra­fından der­len­miş­tir. Bu­ha­rî 810 yı­lın­da Bu­ha­ra’da doğ­muş, 870 yı­lın­da ve­fat et­miş­tir. Bu­hârî, mem­le­ke­tin­de­ki ho­ca­la­rın­dan ders al­dık­tan son­ra o gü­nün bel­li baş­lı ilim mer­kez­le­ri olan Şam, Bas­ra, Hi­caz, Kû­fe, Bağ­dat Sahîh-i Buhârî ve Mı­sır’da ha­dis öğ­re­ni­mi­ne de­vam et­miş­tir. 

        Ha­dis ta­ri­hi için­de bir dö­nüm nok­ta­sı ka­bul edi­len Sa­hîh-i Bu­hâ­rî ad­lı eser, sa­hih (gü­ve­ni­lir) ha­dis­le­rin top­lan­ma­sı so­nu­cun­da or­ta­ya çık­mış­tır. Bu­hâ­rî ese­ri­ni, bü­yük bir gay­ret ve ti­tiz­lik­le mey­da­na ge­tir­miş­tir. Bu­ha­rî bu ese­ri­nde ha­dis­le­ri ko­nu­la­rı­na gö­re dü­zen­le­miş­tir. Ay­nı ha­di­sin çe­şit­li ri­va­yet­le­ri­ni bir yer­de top­lamak ye­ri­ne, il­gi­li ol­du­ğu yer­ler­de tek­rar et­mek su­re­tiy­le bir ha­dis­ten bir­den faz­la hü­küm ve pra­tik so­nuç­lar çı­ka­rı­la­bi­le­ce­ği­ni gös­ter­miş­tir. Bir­çok yön­den üs­tün­lük­le­re sa­hip olan bu eser, Müs­lü­man­la­rın ço­ğunluğu ta­ra­fın­dan en gü­ve­ni­lir ha­dis ki­ta­bı ola­rak ka­bul edi­lir.

        Sa­hîh-i Müs­lim: Müs­lim b. Hac­cac el-Ku­şey­rî ta­ra­fın­dan ha­zır­lan­mış­tır. Müs­lim 821 yı­lın­da Ni­şa­bur’da doğ­muş ve 875 yı­lın­da yi­ne ay­nı şe­hir­de ve­fat et­miş­tir. Meş­hur bir Arap ka­bi­le­si olan Ku­şeyr’e men­sup­tur. Dev­rin ilim mer­kez­le­ri olan Hi­caz, Mı­sır, İran, Su­ri­ye, Me­zo­po­tam­ya ve Tür­kis­tan’a se­ya­hat­ler ya­pa­rak ilim tah­sil et­miş­tir. Bu eser, ken­di­sin­den ön­ce­ki kay­nak­lar­dan da ya­rar­la­nıla­rak yak­la­şık üç yüz bin ha­dis­ten se­çi­len ha­dis­le­ri içe­rir. Müs­lim, bu ese­ri­ne yal­nız­ca, âlim­le­rin gü­ve­ni­lir­li­ği ko­nu­sun­da gö­rüş bir­li­ği­ne var­dı­ğı ha­dis­le­ri al­dı­ğı­nı ifa­de et­miş­tir. Müs­lim ay­nı ha­di­sin de­ği­şik ri­va­yet­le­ri­ni ay­nı ye­re top­la­mak­ta bü­yük bir dik­kat ve ba­şa­rı gös­ter­miş­tir. Ese­ri­ne ha­dis­le­ri al­mak­ta ta­kip et­ti­ği ba­zı ku­ral­la­rın an­la­tıl­dı­ğı bir  gi­riş bö­lü­mü yaz­mış­tır.

Sü­nen-i Ebu Da­vud : Ebu Da­vud adıy­la anı­lan Sü­ley­man b. İs­hak ta­ra­fın­dan ha­zır­lan­mış­tır. Ebu Da­vud, 818 yı­lın­da İran ve Af­ga­nis­tan ara­sın­da yer alan Si­cis­tan’da doğ­muş­tur. Ha­dis öğ­reni­mi­ne mem­le­ke­tin­de baş­la­yan Ebu Da­vud, Ni­şa­bur, Kû­fe, Ho­rasan, Ara­bis­tan, Me­zo­po­tam­ya, İran, Su­ri­ye ve Mı­sır’a ilim yol­culuk­la­rı yap­mış­tır. 889 yı­lın­da Bas­ra’da ve­fat et­miş­tir. 

        Ha­dis il­min­de ol­duk­ça önem­li bir ye­re sa­hip olan bu eser, Sü­nen tü­rü­nün il­ki ka­bul edil­mek­te­dir. Bu eser fı­kıh ko­nu­la­rı­na ait ha­dis­ler­den mey­da­na gel­miş­tir. Ebu Da­vud bu eser­de her ko­nuda en kuv­vet­li olan ha­dis­le­ri top­la­mış­tır. Ha­dis­le­rin çe­şit­li ri­va­yetle­ri­ni de verm­iş­tir. Ha­dis âlim­le­ri­nin it­ti­fak­la terk et­ti­ği ha­dis­le­ri ese­ri­ne al­ma­mak­la be­ra­ber; fı­kıh âlim­le­ri­nin de­lil ola­rak kul­lan­dı­ğı ba­zı za­yıf ha­dis­le­ri alır­ken ku­sur­la­rı­nı gös­ter­miş, sa­hih ola­rak bildi­ği ha­dis­ler için ise her­han­gi bir açık­la­ma yap­ma­mış­tır.

Sü­nen-i İb­ni Mâ­ce : Kü­tüb-i Sit­te’nin dördüncü ha­dis ki­tabı­dır. Ter­ti­bi, tek­rar­dan uzak ve kı­sa olu­şu ba­kı­mın­dan önem­li bir eser­dir. İbni Mâ­ce ola­rak ta­nı­nan Mu­ham­med b. Ye­zid ta­ra­fın­dan ha­zır­lan­mış­tır. İbni Mâ­ce 824 yı­lın­da Kaz­vin’de doğ­muş­tur. Dö­ne­min di­ğer âlim­le­ri gi­bi o da za­ma­nın ilim merkez­le­ri olan İran, Me­zo­po­tam­ya, Ara­bis­tan, Bağ­dat, Su­ri­ye ve Mı­sır’a ha­dis öğ­re­ni­mi için yol­cu­luk­lar yap­mış­tır. 886 yı­lın­da ve­fat et­miş­tir.

Sü­nen-i Ne­sâî : Ebû Ab­dur­rah­man Ah­met b. Şu­ayb en-Ne­saî ta­rafın­dan ha­zır­lan­mış­tır. Ne­saî ola­rak da bi­li­nir. Ho­ra­sa­n’ın Ne­sa ka­sa­basın­da 829 yı­lın­da doğ­muş ve 915 yı­lın­da Rem­le’de ve­fat et­miş­tir. İlk tah­si­li­ni mem­le­ke­tin­de yap­tık­tan son­ra Belh, Irak, Şam ve Mı­sır’da­ki ho­ca­lar­dan ha­dis öğ­re­ni­mi gör­müş­tür. Za­ma­nı­nın en meş­hur ha­dis âlim­le­rin­den olan Ne­saî, da­ha çok fık­hî ha­dis­ler­den der­le­di­ği Ki­tabü’s-Sü­ne­ni’l-Ke­bir ad­lı ese­ri­ni, için­den yal­nız­ca gü­ve­ni­lir (sa­hih) olan­la­rı özet­le­ye­rek ye­ni­den dü­zen­le­miş ve bu ese­re el-Müc­te­bâ adını ver­miş­tir. Sü­nen-i Ne­saî ola­rak bi­li­nir.

        Kü­tüb-i Sit­te ya­nın­da di­ğer ba­zı ha­dis ki­tap­la­rı da ha­dis kaynak­la­rı ara­sın­da önem­li­dir. Ah­med bin Han­bel’in Müs­ned, Da­ri­mi’nin Sü­nen’i, İmam Ma­lik’in Mu­vat­ta’sı temel hadis kaynaklarındandır. Bunun yanıda Kütüb-i Erbaa adıyla bilinen Kuleynî’nin Kâfî, Şeyh Saduk’un el-Fakih, Tusi’nin et-Tezhip ve el-İstibsar adlı eserleri önemli hadis kitaplarındandır.

BİZİ TAKİP EDİN

BİZİ TAKİP EDİN

  • White Facebook Icon
  • White Twitter Icon
  • White Pinterest Icon
  • White Instagram Icon

© Bu site 2018 yılında ÇİĞDEM DEMİR Tarafından Tasarlanmıştır.

bottom of page